8 Eylül 2010 Çarşamba

Alkol Aldık Mı Gençler - Best of the Polis Çevirmeleri

Yazacak hiç bir şey bulamadım, o yüzden bugüne kadar başımdan geçen eğlenceli trafik polisi çevirmelerini yazmak istedim.

Aranızda daha önce dinleyen varsa bilgilerinin üstünden geçsin, dinlemeyenler de okuma şansını bulsun diye yazıyorum ayrıca.

2009 yılı, Ramazan Bayramı'ydı. İlk alkol muayenemle, Yoğurtçu Parkı'nda tanıştım. O zamanlar Astra'cığım var tabi. Akşam içen içti, ben araba kullanacağım (ve de şahsi sebeplerden dolayı) alkol almadım. Yoğurtçu Parkı'nda çevirmeye takıldım. Diyalog aşağıdaki gibidir.

Polis: İyi akşamlar gençler.
Vepmastır: İyi akşamlar memur bey.
P: Alkol aldık mı?
V: Valla memur bey, bayram bayram, ben alkollü değilim.
P: Olsun, sen yine de bir üfle bakalım. Ama çıkarsaaa...

*üflenir, gergin bekleyiş sürer*

Alkolmetre: DİİİT!
V: Çıktı mı memur bey?
P: Çıktı çıktı...
V: *alkol almadığı halde aldı muamelesi görmek, mavi ekran* Ne çıktı?
P: Sıfır çıktı. Eherehoy
V: İyi akşamlar memur bey.
P: Eheremehere

Sanacaksınız ki anlatacağım tek macera bu. Ama değil. Bundan sonra her olay, benim seçilmiş kişi olduğuma bir ispat.

2010 Mayıs'ında, işten çıktıktan sonra (ha evet, bu arada işe başladım sevgili okur. hakkında bir blog da yakında gelir) Kadıköy'de biraz alkol aldım. Aslında "biraz" demek hafif kaçıyor. Bildiğin, zil zurna sarhoştum be sevgili okur. Lakin ki hala üzerimde bulunmakta olan iş kıyafetlerim (gömlek ve kumaş pantolon, her nasıl olduysa hala düzgündü) ve şirket arabası tipli arabam (2008 model Ford Focus. üstelik dizel, tam şirket kafası) sayesinde, o çevirmeden de yırttım. O olay da şöyle cereyan eder.

P: Alkol var mı?
V: Yok.
P: Devam et.

2010 Temmuz. Zerre kadar alkol almamışım. Ya canım çekmemiş, ya da param yok. O gün içmedim. Ama kader yine ağlarını o çevirmeye girmem için ördü. Fena mı okurcuğum, gülüyoruz işte. Ve replikler gelir.

P: Ehliyet ruhsat lütfen.
V: Derhal memur bey.
P: Alkol aldık mı?
V: Yok memur bey.
P: Olsun, siz yine de üfleyin.
V: Tabi. *üflenir*
P: Yalnız hızlı üflediniz. Yavaştan hızlıya doğru üfleyin.
V: ?! Peki! *logaritmik üflenir*
P: Yok, hızlıdan yavaşa şimdi.
V: *anlamamazlık katsayısı yükselir, ters logaritmik üflenir*
P: Ya neyse, üfle sen!
V: *ortaya karışık üflenir*

Alkolmetre tamam, temiz çıktım. Evime gidebilirim yani. Ama o anda polisin kapanış repliği, her şeyi değiştirdi.

"VEREYİM Mİ ÇUBUĞU?"

Çubuğu şöyle açıklayayım. Alkolmetrenin ucuna takılan plastik bir parça. Tahmini 7-8 cm civarı bir uzunluğu var, ama görüntüsü tehlikeli. Sıkıntı yaratır. Ve memur beyin böyle bir iştahla sorması daha tedirgin edici oldu. En azından kendi adıma konuşayım.

-alternatif senaryo-

P: VEREYİM Mİ ÇUBUĞU?
V: Naapalım abi çubuğu?
P: Ben bilmem gece eğlenirsiniz ehaueuauhauha

-alternatif senaryo bit-

Kafamdan geçen alternatif senaryo da farklıydı tabi, çubuğu ne yapacağımızı soracaktım, hatta bizim yaşayacağımız eğlenceyi onun yaşamasını isteyecektim kendisinden, lakin ki çevirme noktası onun, arkadaşın belinde silah var ve hem ehliyet, hem de ruhsatım onda.

Benden gelen cevap: "Yok, siz atın onu!"

Dumur olmakla beraber sesin incelmesi, mal bir surat ifadesine bürünme pozisyonuna da girmedim diyemem.

Ve sırada 2010 sonbahar-kış sezonu çevirmelerinden bir tanesi.

Yine alkol almadım. Hatta Ramazan'a denk geliyordu. Yani hala denk geliyor aslında.

Bu sefer yolumu değiştirmişim. Kadıköy Rıhtım'dan gidiyorum. Yine takıldım çevirmeye. Replikleri patlatalım.

Polis 1: Amirim, bu alkolmetrenin şarjı bitti galiba.
Polis 2: S.ktir eeeeet!
Polis 1: Tamam. *ışık hızıyla Vepmastır'a döner* ÜFLE BOKAYM!
V: AHAHAHAHAHAHAHAHA

Gülmekten bir süre üfleyemediğim de oldu açıkçası. Hatta değil alkolmetreye üflemek, nefes alacak halim kalmadı.

Neyse. Şimdilik benden bu kadar. Klavyeye vura vura deşarj da oldum mis gibi.

Haydin iyi eğlenceler. Görüşürüz okurcan.
Bookmark and Share